Batıdaki Ticaret Odası kuruluşlarına benzer yapılar bizde ahilik, lonca ve esnaf örgütleri gibi yapılarla karşılık bulmuştur.
Osmanlık döneminde Ticaret Odası benzeri yapılar 1876 yılında ortaya çıkmaya başlamıştır. Bölgemizde, Rumeli Vilayatı Kanunu hükümlerine uyularak 1882 yılında Edirne Valisi Kadri Paşa zamanında oluşmuş ve Kırklareli’nde de bir Ticaret Odası Kurulmuştur. Eski kayıtlara göre Ziraat Odası da Ticaret Odası ile birleştirilmiş ve Ticaret, Ziraat ve Sanayi Odası adı altında bir başkan ve yedi üye tarafından idare edilmiştir. Meşrutiyetin ilanından Cumhuriyetin ilanına kadar geçen karmaşık ve savaş dolu yıllarda faal bir Ticaret Odası mevut değildi.
27 Eylül 1883 tarihinde Ticaret ve Sanayi Odaları Nizamnamesi ile ticaret erbabının resmi ve zorunlu üye olmasını gerektiren kanun teklifi ile Ticaret Odalarının kurulmasına geçilmiştir.
Kırklareli Ticaret Odası 1883 yılında yasaya uygun olarak, Kırklareli Gazetesi sahibi ve başyazarı Emekli Müfettiş Ali Rıza (Dursunkaya) Bey ve yirmi arkadaşının girişimleri ile kurulmuştur. 1926 yılında gizli oyla ve iki dereceli seçimle oluşturulan heyet büyük bir ilgi ve dikkatle odayı faal hale getirmiştir. Borsayı açmışlar ve borsa ile sıkı bir işbirliği yapılarak bu günkü Oda ve Borsanın temelini atmışlardır. Her yıl kazalardan gelen delegelerle kongresini yapan Ticaret Odası iktisadi ihtiyaçlarını bölge kongresine gönderdiği delegelerle hükümete duyurmak imkanını bulmuştur. Oda faaliyet gösterdikçe geliri artmıştır. Kurucu heyet ve aynı zamanda ilk oda başkanı Ali Rıza Bey’in kurucuları huzurunda yapmış olduğu ilk konuşma şöyledir;
Muhterem tüccar arkadaşlar.
Maalesef çok bariz ve açık bir düşkünlüğümüz var, tüccarlarımız hemen hemen umumiyetle sevk-i tabii (içgüdüsel) altında iş görmektedirler. Reklâm, propaganda vesaire gibi ihtiyacı tabiiyeden (doğal ihtiyaçlar) sarf-ı nazar (vazgeçme) henüz bir varlık etrafında toplanmış zümremiz yoktur.
Çok vasi ve salahiyettar nizamnamesi olduğu halde Ticaret Odamız bir isimden ibarettir. Millet büyük gazasını memleketi kurtarmakla bitirdi. Bu bitince ikinci bir harp başladı, en mühimi iktisat ve ticaret muharebesidir. Hâlâ kurun-ı ula (ilk çağ) vesaitle ticaretin ilerlemesini, zenginliği beklersek beyhudedir. Yer yer iktisat harplerinde mağlubiyet bizi fakr-u zarurete (şiddetli yoksulluk) sürükleyecektir.
Ne için Borsa ile alâkadar değiliz?
İstanbul’un yanı başında yaşıyoruz, bize ticaret faaliyetlerini kim temin edecek, bir iş bankası tahsisi için yapılan hareket neden tevakkuf (durma-bekleme) etti. Ne için ticaret işlerimizde başımızdaki sermayedarlar ve tüccarlar bize yol göstermiyor. Körebe oyunu gibi her gün ortaya atılıp batan küçük esnaf ve tüccar zümresi neden himaye görmüyor?
Çok rica ederiz, memleketin saadet ve serveti namına hareketa gelmeli, bu işleri başarmağa gayret etmelidir. Bir Ticaret Odasından çok büyük hizmet ve himmetler bekliyoruz.
Adetleri beş yüze varan tüccar ve esnafın hiçbirisinin bir merasime tabi olmadan Ticaret Odasının vücut veya ademinden malumattar olmadan ifay-ı ticaret etmesine müsaade vermemeli, hem Oda’ya varidat temin etmeli, hem de Oda’yı memlekete müfid (faydalı) bir hale getirmelidir.
Bu gidiş iyi bir gidiş değildir alâkadar tüccarlarımızı vazife başına davet ediyoruz, bunu da bir borç telakki ederiz.
ALÎ RIZA DURSUNKAYA